MADIMAK

HELALLEŞME DEĞİL, ANCAK HESAPLAŞMA OLUR |

Madımak’ta savunmasız insanları, hatta 12 yaşında bir çocuk olan Koray’ı bile diri diri ateşe vererek yakan katillerin avukatlığını yapan onlarca kişi bugün AKP de milletvekiliyken, onlarcası AKP yöneticisiyken nasıl bir helalleşme olabilir ki?
ANA SAYFAYA DÖN
HELALLEŞME DEĞİL, ANCAK HESAPLAŞMA OLUR
Erdal Yıldırım
adım Koray benim
bilmediğim din uğruna
bilmediğim din adamlarınca
devletin gözü önünde
sizlerin gözü önünde
naklen izlerken siz
yanan bendim orada
en küçükleri otuz üçlerin (1)
2 Temmuz Madımak Katliamının 18.yıldönümü. 1993 yılından bu yana çeşitli bahanelerle kamulaştırılmayan, müze yapılmayan Madımak geçtiğimiz aylarda Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırıldı.
Bu sene onbinlerce kişi katliamın 18.yılında Madımak’a MADIMAK UTANÇ MÜZESİ tabelası asmak için yurtiçi ve yurtdışından Sivas’a, Madımak’a aktılar. Kimisi günler öncesinden, kimisi aynı günün sabahı otobüslerle, minibüslerle, binek arabalarla Madımak’a bir karanfil bırakmak, Madımak Utanç Müzesinde acılarını bir kez daha yaşamak için Kızılırmak gibi bendinden boşanarak Sivas’a geldiler.
Buna karşın faşist, gerici ve takiyeci AKP hükümeti ve onun Hızır Paşası Sivas valisi günler öncesinden Madımak önünde bir anma etkinliğine izin vermeyeceklerini açıklıyordu. AKP hükümeti de bu arada tüm Alevilerle ve de tüm insanlıkla dalga geçer gibi olayda otele saldıran katil sürüsü içindeki 2 kişinin ismini de şehitlerimizle yan yana, aynı Anı Köşesi panosuna yazdırıyor, hatta katillerden birinin ismine listenin ilk sırasında yer veriyordu.
Yani birkaç gün önceki RTE’nin sahte “helalleşme” konuşmalarının arkasında aslında bir “hesaplaşma“ olduğu gün gibi meydandaydı.. RTE “helalleşelim” derken bile sadece aleviler, Kızılbaşlar, Kürtlerle değil, tüm toplumsal muhalif dinamiklerle bir hesaplaşmanın içersinde olduğunu gizlemeye çalışıyordu. Ama zaten Alevi ve Kızılbaşların büyük bir bölümü bu sahte helalleşme düşüncesi içinde değildiler. Öncelikle devletle, sistemle, katliam sorumlularıyla bir hesaplaşma sözkonusuydu. Ve bizler bu hesaplaşmaya çoktan hazırdık..
Sabahın ilk ışıklarıyla Sivas’a gelmeye başlayan kitlelere güvenlik güçleri her türlü zorluğu yaşatmaya başlamışlardı bile. İnsanlar sanki Filistin’den İsrail’e geçiyormuşcasına durduruluyor, kimlikleri ellerinden alınıyor, araçlar, çantalar didik didik aranıyor ve psikolojik baskı ve yıldırma politikası adım adım gerçekleştiriliyordu.. Üzerinde Madımak Utanç Müzesi yazılı tabelaya el konularak yaklaşık 20 araçlık bir konvoy saatlerce Sivas girişinde alıkonuluyordu..
Yani Madımak yanmaya ve Sivas valileri Hızır Paşalığa devam ediyorlardı.. Bundan tam 18 yıl önce de devlet tüm kurum ve kuruluşlarıyla, Cumhurbaşkanından Başbakanına, Başbakan Yardımcısından Bakanlarına, Ankara’daki Genel Kurmay Başkanı ve İçişleri bakanından Sivas’taki valisine, ordu komutanına ve sıradan polisine kadar yüzlerce binlerce faşisti, gerici eli kanlı katili gözeterek Madımak’ı hep birlikte yaktılar.. Gerici şeriatçı faşist güruhtan kaçıp otele sığınan aydın, yazar, sanatçı, semahçı ve de şiirde anlatılan 12 yaşındaki Koray gibi çocukların da olduğu 33 kişiyi göz göre göre vahşice yakarak katlediyorlardı. Yakmakla da kalmıyorlar, 8 saat süren o yangını televizyonlardan Türkiye’ye ve tüm dünyaya naklen izletiyorlardı.
Sadece valiler de değil, bir devlet, sistemin tüm çarkları Alevi-Kızılbaşlara karşı düzenli bir makine halinde işliyor, kimi zaman dişlilerinin arasına da sadece Valileri değil, bazı işbirlikçileri, kendilerine hizmet etme heveslilerini de alıyorlardı. Doğal olarak da Hızır Paşa denilen Sivas valisi kendisine verilen görevi sahiplerinin takdirlerini alacak şekilde yerine getiriyor, günler öncesinden Madımak önünde anma etkinliği yapılmasına izin vermeyeceğini açıklıyordu. 2 Temmuz günü de önce Sivas’ın girişinde insanlara her türlü psikolojik baskıyı uyguluyor, nihayetinde görevini tamamlayacak şekilde Madımak önünü barikatlarla kapatıyordu. Kitlenin Madımak’ı ziyaret etmesine, karanfil koymak, acılarını içlerine akıtmak istemesine ve de bir daha böyle katliamlar yaşanmasın dileklerine, Sivas’a Madımak önüne gelmesine bile tahammül etmediğinden kitleye vahşice ve barbarca biber gazları ve gaz bombalarıyla saldırıyordu.
Peki ama sadece Valiler mi Hızır Paşa’ydı?
Peki ama Alevi ve Kızılbaşların hepsi bu tarihi hesaplaşmaya hazır mıydılar?
Peki ama tümümüz önümüze kurulan Hızır paşa barikatlarına karşı güçlü bir direniş sergileme kararlılığında mıydık?
İşte tam da bu sorulara yanıt ararken gözlerden kaçan bir acı gerçeği özellikle Alevi kamuoyuna sunmalıyız, yani gözardı etmemeliyiz. Ne yazık ki, Pir’imizin adını taşıyan vakfın başkanı ve de başka bir yöneticimiz (2) Hızır Paşa diye nitelediğimiz, -bence de Hınzır Paşadan farkı olmayan- Sivas Valisini Banaz’a, yani Pir’in dergâhına, doğduğu topraklarda düzenlenen etkinliğe davet ediyor, törenle valiyi karşılıyor ve kürsüye davet ederek mirofonu veriyordu. Ve de valinin konuşmasını huşu içinde dinleyen yöneticiler sonra da coşkuyla aynı Hızır paşayı alkışlıyorlardı. Burada yapılmaya çalışılan nasıl bir helalleşmeydi acaba? Bunun da mutlaka sorgulanması gerekiyor…
Oysa Aleviler–Kızılbaşlar ve de ülkedeki tüm ötekileştirilmeye çalışanlar helalleşme değil, ancak bir hesaplaşmayla gerçek tarihleriyle barışacaklardır. Ve de tabi ki sadece devletle değil, bugüne kadar sistemle herhangi bir şekilde işbirliği içinde olmuş, sessiz kalmış olanlarla da hesaplaşma gerçekleştirilmelidir. Yoksa durduk yere her türlü asimilasyon, inkâr, imha ve yok sayma politikaları sürüyorken, işbirlikçiler cirit atarken “Sivas kardeşlik şehri olsun” “Helalleşelim” sloganları atmanın asla kabul edilir bir tarafı olamaz…
Madımak’ta savunmasız insanları, hatta 12 yaşında bir çocuk olan Koray’ı bile diri diri ateşe vererek yakan katillerin avukatlığını yapan onlarca kişi bugün AKP de milletvekiliyken, onlarcası AKP yöneticisiyken nasıl bir helalleşme olabilir ki? Katillerin avukatlığını yapan Bakan ve milletvekilleriyle, onları devletin ve belediyelerin kadrolarında çalıştıran belediye başkanı ve başbakanlarla, bir insanlık suçunun yaşandığı Madımak’ı Utanç Müzesi yapmayanlarla, gerçek niyetleri asla yüzleşmek ve toplumsal barış olmayan, Madımak’a sadece anmaya gidenlere bile tahammül etmeyenlerle, hiçbir şekilde bir helalleşme sözkonusu olamaz.. Hatta varsın katilleri koruyanlar, kollayanlar kendileriyle yüzleşsinler. Bizimle yüzleşecekleri bir durum yoktur.
Bir de sıkça söylenen “Madımak Utanç Müzesi” olana kadar mücadelemiz sürecektir sözü doğru değildir. Madımak’ın müze olmasıyla mücadele sonra ermez, helalleşme de olmaz. Mücadele daha sonra da devam edecektir. Ve sadece Aleviler-Kızılbaşlar da değil, bu topraklarda sayısız kereler katliamlara uğramış Kürtler de, etnik ve inançsal farklı kimlikler de bu takiyeci, sahte açılımcı faşist hükümetle bir helalleşmesi sözkonusu olamaz.. Kimse kendini ve başkalarını kandırmaya çalışmasın… Bu olsa olsa ancak bir hesaplaşma olur.
Aleviler, Kızılbaşlar, Kürtler ancak bir hesaplaşma içersinde olarak, koca pirim Pir Sultan gibi direnerek tarihleriyle barışabilirler. Bundan başka bir yol daha yoktur..
(1) Adım Koray Benim… şiiri yazan : Erdal İrfan
(2) PSAKD’nin genel sekreteri de ordaydı – umarım “Madımak yanmaya, Sivas valileri Hınzır paşalığa devam ediyor” diyen PSAKD yönetimi, genel sekreterinin niçin orada olduğunu, oyuna mı gelindiği konusunda kamuoyuna acilen bir açıklama yapar.
7 Temmuz 2011
ANA SAYFAYA DÖN

