Radyo Barış online
QIRDIM /QIZILBEL/PULEMURİYE
KOYE QIRDIM QIZILBEL

KIZILBEL HABER


MİRİK KAYIPLARININ TOPLU MEZARLARI NEREDE?
MERT CAN tarih 03.02.2009, 08:40 (UTC)
 MİRİK KAYIPLARININ TOPLU MEZARLARI NEREDE?
Ergenekon Savcıları Dersim deki "Mirik" Kayıplarını da Bulacak mı?

Ergenekon Savcıları Dersim deki "Mirik" Kayıplarını da Bulacak mı?

Hukukçu Hüseyin Aygün, Ankara ve Hatay da silah bulmak için kazı yaptıran savcılara seslendi: Dersim deki Mirik Kayıplarının toplu mezarları nerede?"

Dersim ve çevresinde geçmişte işlenen insan hakları ihlallerini araştıran hukukçu Hüseyin Aygün, Ergenekon soruşturması kapsamında bir çok yerde girişilen kazıların, "Mirik ve Dersim kayıplarının toplu mezarlarının ortaya çıkarılması için Dersim toprakları"nda da yapılmasını istedi.

Daha önce bu kayıpları gündeme getiren Aygün, yetkilileri, 23-24 Eylül 1994 tarihinde Dersim Gökçek Köyü Mirik mezrası civarında gerçekleşen askeri operasyon ve çatışma sırasında Işık ve Serin Aileleri nin kaybolan yedi mensubunu bulmaya çağırdı.

"Yetkilileri Mirik ve Dersim kayıplarının toplu mezarlarının ortaya çıkarılması için Dersim topraklarını kazmaya davet ediyoruz."

"Mirik Kayıpları sayısız kayıptan sadece bir kaçı"

Ankara ve Hatay gibi şehirlerde yapılan kazılarda çok sayıda silah ve mühimmat çıkarıldığını, "kontrgerillanın silahlarının karanlık örgüt olarak ilk kez ortaya çıktığını" açıklayan Aygün, "Bu ülkede binlerce insan yıllardan beri kayıp durumdadır ve cesetlerine ulaşılamıyor. Gözü yaşlı aileler çocuklarının yattığı yeri bilmiyor" dedi.

Operasyon sonrasında Gökçek Köyü ne giden köylülerin, evler, ağaçlar, tarlaların bombalandığını ve köyün yakıldığına tanık olduklarını, köyde yaşayan Hıdır, Hatun, Yeter, Elif Işık ve Düzali, Güllüzar ve 3 yaşında bir bebek olan Dilek Serin den ise bir daha haber alınamadığını savunan Aygün, "Sadece devlet 15 yıl sonra ailelerine sembolik bir tazminat ödemeyi kabul etti. Mirik olayı, Savcılık, Jandarma ve Emniyetin tozlu dosyalarında faili meçhul olay olarak kaldı; "hiçbir ilerleme sağlanamadı" diye ekledi.

"Zamanaşımı ve af söz konusu olamaz"

Zorla kaybetmenin insanlığa karşı bir suç olduğunu, sadece buna maruz kalanların değil, ailelerinin de ağır ıstıraplar çekmelerine yol açtığını belirten Aygün, bunun, "insan kişiliğinin saygınlığını, kişi özgürlüğü ve güvenliğini, işkenceye karşı korunma hakkını" ihlal eden, yaşama hakkına karşı da ağır bir suç oluşturduğunu ifade etti.

"Hiçbir devlet kişileri zorla kayıp edemez, buna izin veremez ve hoşgörü gösteremez. Her devlet kendi toprakları üzerindeki kayıp etme fiillerini önlemek ve sona erdirmek için gerekli kanuni, idari, yargısal ve etkili diğer tedbirleri almak zorunda" diyen Aygün, bu fiil aydınlatılmadıkça devam eden bir suç olarak kabul edilmesi, bu fiillerde zamanaşımının durması; faillerinin af veya benzeri bir tedbirden yararlanmaması gerektiğini vurguladı.

TCK da "zorla kaybetme" yok

Türkiye deki zorla kayıp etme fiillerinin diğer ülkelerden farkının "kayıp edilen kişilerin sonlarının hiçbir zaman bilinmemesi" olduğunu kaydeden Aygün, buna karşın Türk Ceza Kanunu nda (TCK) "zorla kayıp etme" fiilinin hala bir "suç" olarak görülmediğini bildirdi.

"Türkiye, özellikle 90 lı yıllarda meydana gelen binlerce kayıp fiilini aydınlatamamıştır. Bugüne kadar yargı önüne çıkarılmış tek bir kamu görevlisi yok. Dersim de 1994 yılında 16 köylü kaybedildi. Bu kişileri devletin içindeki Kontrgerilla örgütünün kaybettiğinden kuşku duymuyoruz. Azizi Nesin in deyişiyle eğer bir suçun faili bulunamamışsa orada fail artık devlettir."
(bianet)


-------------------------------------------------------------




Mirik'in Solmayan Fotoğrafları

Mirik te 12 önce gerçekleşen zorla kayıp etme suçunun failleri er veya geç yargılanacaklar. 3 yaşındaki çocuğa kıyan ve yaşama hakkını ihlal edenler mutlaka yargı önünde hesap verecekler. Mirik te "devam eden insanlık suçu" bunu zorunlu kılıyor.

BİA Haber Merkezi
02/08/2006 Hüseyin AYGÜN




23-24 Eylül 1994 tarihinde Tunceli merkeze bağlı Gökçek köyü Mirik mezrası civarında gerçekleşen askeri operasyonlar ve silahlı çatışmalar sırasında bu mezrada kalmış son iki aile olan Işık ve Serin ailelerinin 7 mensubundan bir daha haber alınamaz. 23-24 Eylül de başlayan operasyonlar sırasında köye giriş-çıkışlar yasaklanır; başta köy muhtarı olmak üzere köylülerin köye girişlerine izin verilmez.

Operasyon sonrasında köye giden köylüler, evler, ağaçlar, tarlaların bombalandığını ve köyün yakıldığını görürler. Köyde yaşamakta olan Hıdır, Hatun, Yeter, Elif Işık ve Düzali, Güllüzar ve 3 yaşında bir bebek olan Dilek Serin e ait hiçbir iz göremezler. Köyden sorumlu olan Gökçek Jandarma Karakolu, köylülere "onları biz de görmedik" cevabını verir.

Olay tarihinde asker olan ve olaydan bir-iki gün sonra Tunceli ye dönen Işık ailesinin büyük oğlu Ali, kendisine yapılan tüm uyarılara rağmen Mirik e yakınlarını aramaya gider.

Olay tarihinde Tunceli merkezde okula gittiği için tesadüfen kurtulan Işık ailesinin öteki oğlu Süleyman, yakınlarından haber alamaması üzerine 30 Eylül 1994 günü TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı na dilekçe verir ve "yakınları hakkında araştırma yapılarak onların ölü veya sağ olup olmadıkları" hakkında bilgi verilmesini ister.

Süleyman, köye giden abisi Ali den haber alınamaması üzerine 7 Ekim 1994 günü Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı na dilekçe verir. Bu dilekçede özetle "ailesinin ve köye giden abisinin akibetini" sorar. Cumhuriyet savcısı, dilekçeyi işleme koyar; ne var ki yeterli bir inceleme yapmaz; olay yeri Mirik e gitme gereği duymaz.

8 Ekim 1994 günü Ali Işık ın cesedi, bir çoban tarafından köy yakınında bulunur. Ali nin vücudu çıplaktır; başı ezilmiştir; sonradan kesinleşen Adli Tıp Raporu ndaki duygusuz cümlelere göre "ateşli silah yaralaması" sonucu ölmüştür. Ali nin cesedinin çoban tarafından bulunduğu yerin önemli bir özelliği ise, Gökçek Karakolu nun hemen altında ve karakolun görüş mesafesi içinde oluşudur.

Köylülerin kendi çabalarıyla cesedi bulmalarından sonra Savcılık olaya el koyar; Süleyman Işık ve Kamer Serin in ifadelerini alır. Savcı, iki buçuk ayı ancak bulan incelemesi sonunda "zorla kayıp etme" ve "adam öldürme" filleri hakkında bir sonuca ulaşamaz; 5 Aralık 1994 günü "faili meçhul eylem ve cinayet" değerlendirmesiyle dosyayı DGM ye gönderir. DGM, örgüt mensuplarının işlediği suçlara bakmaktadır.

Bu arada incelemesini bitiren diğer bir kurum da TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu dur. Dönemin Komisyon Başkanı Sabri Yavuz tarafından 27 Aralık 1994 günü Süleyman Işık a gönderilen mektupta "kayıp kişiler hakkında herhangi bir bulgunun elde edilemediği... Kutuderesi operasyonunda ağır kayıplar veren örgütün bu iki hane efradını rehin aldıkları ya da ihbar ettikleri düşüncesiyle yanlarında götürdüklerinin değerlendirildiği" bildirilir.

Bu tarihten itibaren Mirik olayı, Savcılık, Jandarma ve Emniyetin tozlu dosyalarında "faili meçhul olay" olarak kalır; hiçbir ilerleme sağlanamaz; araştırma fiilen durur.

Tunceli de OHAL kaldırılır. Çatışma ve terör ortamı kısmen sona erer. Süleyman Işık ve Kamer Serin, bölgedeki benzer olayların bir parça tartışılmasından güç alarak, 2003 yılında Bolu Komando Tugayı askerlerinin olaydaki sorumluluğunun araştırılması için yeni bir dilekçe verirler. Ancak bu dilekçenin akibeti de 1994 teki gibi olur. Rutin Savcılık işlemleri; "faili meçhul olay" değerlendirmeleri ve bitmek bilmeyen yazışmalardan sonuca ulaşamazlar.

10 yıldan sonra hiçbir sonuca ulaşamayan mağdurlar kaçınılmaz olarak AİHM e başvururlar. AİHM e başvuru sonrası özellikle Kulp-Alacaköy de kaybolanların cesetlerinin tesadüfen bulunmasından hareketle Genelkurmay Başkanı na bir mektup yazarlar. Olayın aydınlatılması için devreye girmelerini ve çözüm için işbirliğine hazır olduklarını bildirirler. Ne var ki, Aralık 2004 te gönderdikleri bu mektuba bir cevap alamazlar. Mektubun basında genişçe yer alması Tunceli Savcısını harekete geçirir; 11 yıl sonra köyde keşif yapılır; ancak aradan geçen uzun zamandan sonra kayıp kişilerden hiçbir iz kalmamıştır. Böylece Mirik olayı bir kere daha kördüğüm olur.

Mirik teki felaketten sadece iki yıl önce Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplanır; "insan soyunun devredilemez hakları bulunduğuna" dikkat çeker; "bir çok ülkede kayıp olaylarının doğrudan hükümetin görevlileri, hükümet namına çalışan görevliler veya hükümetin doğrudan veya dolaylı desteği, rızası veya onayı ile hareket eden organize grupların veya şahısların işi olduğuna" vurgu yaparak "Herkesin Zorla Kayıp Edilmeye Karşı Korunmasına Dair Bildiri"yi kabul ettiğini açıklar.

Bildiriye göre; zorla kayıp edilme fiili insanlığa karşı bir suçtur. Bir insanlık suçu, insan haklarını ağır ve vahim şekilde ihlal eden bir eylem olarak cezalandırılır; zorla kayıp etme fiili, sadece buna maruz kalan kişilerin değil, ailelerinin de ağır ıstıraplar çekmelerine yol açar; bu fiil, insan kişiliğinin saygınlığını, kişi özgürlüğü ve güvenliğini, işkenceye karşı korunma hakkını ihlal eder; bu fiil, yaşama hakkına karşı da ağır bir tehlike ve ihlal oluşturur. Hiçbir devlet kişileri zorla kayıp edemez, buna izin veremez ve hoşörü gösteremez. Her devlet kendi toprakları üzerindeki kayıp etme fiillerini önlemek ve sona erdirmek için gerekli kanuni, idari, yargısal ve etkili diğer tedbirleri alır. Bütün zorla kayıp edilme fiilleri ülkelerin ceza kanunlarıyla ağır şekilde cezalandırılır. Kayıp fiilini gerçekleştiren görevlilerin görevden alınması gerekir. Zorla kayıp etme fiili aydınlatılmadıkça "devam eden bir suç" olarak kabul edilir; zorla kayıp etme fiillerinde "zamanaşımı" durur. Zorla kayıp suçunun failleri "af" veya benzeri bir tedbirden yararlanamazlar.

Türkiye deki zorla kayıp etme fiillerinin diğer ülkelerden önemli bir farkı, kayıp edilen kişilerin akibetlerinin hiçbir zaman bilinmemesi ve mağdurların yıllar sonra da olsa serbest bırakılmamasıdır. Bu sebeple, Türkiye deki zorla kayıp edilmiş kişilerin öldüğüne kesin gözüyle bakılıyor. Ancak buna rağmen Türk Ceza Kanunu nda zorla kayıp etme fiili hala bir "suç" değildir.

Türkiye, özellikle 90 lı yıllarda meydana gelen binlerce kayıp fiilini aydınlatamamıştır. "Hükümetin görevlileri veya hükümetin onayı ve izni ile hareket eden kişi veya gruplar"dan hesap sorulamamıştır. Bugüne kadar yargı önüne çıkarılmış tek bir kamu görevlisi yoktur. Bölgede meydana gelen kayıp fiillerinde adı sıkça geçen askeri yetkililer soruşturulmak bir yana, adeta "yargı muafiyeti"ne sahip olmuştur. "Kayıplar Kurultayı" gibi uluslararası organizasyonlar dahi polis gölgesinde yapılmaktadır.

İnsanlığa karşı bir suç olan "zorla kayıp etme" fiilleri zamanaşımına uğramazlar. Bu, suçun işlenmesinden çok uzun bir zaman sonra bile bu suçu işleyenlere karşı hukuksal kovuşturma yapılabileceği anlamına gelir. Zamanaşımına uğramazlık ilkesi en ağır ve yargılanması güç olan suçların cezasız kalmasının önüne geçilmesini sağlar.

Mirik te 12 önce gerçekleşen zorla kayıp etme suçunun failleri de er veya geç yargılanacaklardır. 3 yaşındaki çocuğa kıyan ve yaşama hakkını ihlal edenler mutlaka yargı önünde hesap vereceklerdir. Mirik te gerçekleşen ve "devam eden insanlık suçu" bunu zorunlu hale getiriyor. Uluslararası hukuk ve Mirik te kayıp edilen mağdurlardan kalan "solmayan fotoğraflar" buna inanmamızı sağlıyor.(HA/EÖ)


 

ERZINCAN ULALAR GAZETESİ
MERT CAN tarih 03.02.2009, 08:38 (UTC)
 ÖZGÜR ULALAR GAZETESİ ÇIKIYOR
Erzincan merkeze bağlı Ulalar Beldesi nde yaşayan gençler Ulaların ilk gazetesini çıkarmaya hazırlanıyor.

Özgür Ulalar Yayın Hayatına Başlıyor

Erzincan merkeze bağlı Ulalar Beldesi'nde yaşayan gençler Ulaların ilk gazetesini çıkarmaya hazırlanıyor.

Ulalar Beldesi nde yaşayan bir grup genç , gençlerin giderek apolitik bir yapıya doğru kaymasından dolayı bir yerel gazete ve internet radyosu ile hizmet vermeye karar vermişler.
Ulalu gençler ilk iş olarak internet üzerinden bir radyo kurdular. Radyo Ulalar 1 yıldır internet üzerinden yayın yapıyor. www.radyoulalar.com adresinden yayın yapan Radyo Ulalar, Ulalar halkının sorunlarına çözümler üretmeyi hedefliyor.

Özgür Ulalar Gazetesi Geliyor

Ulalı Gençler radyodan sonra bu defa beldeye ait bir gazete çıkaracaklar. Özgür Ulalar Gazetesi için alt yapı çalışmaları başlamış durumda. Gençler 1.02.2009 tarihinde Ulalar Beldesi'nde gazeteye destek için bir gece düzenleyecekler. Gece Ulalar Belediyesi Düğün Salonu'nda saat 16.00'da başlayacak. Gecenin geliri ile gazeteye mali destek sağlanmış olacak.

Özgür Ulalar gazetesinin Erzincan ve İstanbul Kartal'da dağıtımı yapılacak.Gazete ağırlıklıklı olarak gençlere yönelik yayın yapacak.

Erzincan Ulalar Beldesi'nde Dersim kökenli Kızılbaşlar yaşıyor. Kızılbaşların yoğun olarak yaşadığı dört beldeden biri Ulalar.



 

KIZILBEL HABER DAKİKA DAKİKA HABER BAŞLIKLARI
MERT CAN tarih 05.05.2008, 16:48 (UTC)
 
 

TÜRKİYE GÜNDEMİNDEN HABER BAŞLIKLARI
MERT CAN tarih 05.05.2008, 16:38 (UTC)
 
 

BURMA DA KASIRGA FELAKETİ
MERT CAN tarih 05.05.2008, 16:31 (UTC)
 4 bin kişi hayatını kaybetti
Yazı boyutunu büyütmek için
Güney Asya ülkesi Burma'yı vuran Nergis kasırgasında ölü sayısı 4 bine ulaşırken, kayıp sayısı da 3 bin olarak açıklandı.


Askeri rejim altında yönetilen Burma'nın güneyini geçen cumartesi günü vuran Nergis kasırgası sonucunda 3 bin 969 kişi yaşamını yitirdi. Devlet televizyonu yaralı sayısını 41 olarak açıklarken yaklaşık 3 bin kişinin de kayıp olduğunu duyurdu. İrravaddi Deltası'nda yerle bir olan Bogalay ve Labutta bölgelerindeyse on binlerce kişinin ölmüş olabileceği belirtildi.

Yollardaki hasar ve telefon sistemlerindeki arıza nedeniyle felaketten etkilenenlerin sayısı henüz tam olarak saptanamıyor.

Uluslararası Kızılhaç Teşkilatı yetkilisi Michael Annear, Burma'daki depolardan sağlanan acil yardımların dağıtılmaya başlandığını, ancak çok daha fazla yardıma ihtiyaç olacağını söyledi.

Öte yandan 46 yıldır iktidarda bulunan askeri yönetim tarafından, saate 190 kilometre hızla esen kasırganın neden olduğu felaketin ardından henüz yardım çağrısında bulunulmadı.

Ülkenin başkenti Yangon'da da birçok binanın çatısı uçtu ve büyük ölçüde maddi hasar meydana geldiği vurgulandı. Öte yandan felaket bölgesine yardım ekipleri gıda ve giyecek göndermek için harekete geçerken, başkent Yangon'da özelikle pirinç ve yiyecek fiyatlarında önemli artış olduğu belirtildi.

Daha önceki açıklamalarda yetkililer ölü sayısını 351 olarak belirtmişlerdi. Yetkililer ülkenin pirinç ambarı olarak bilinen Irrawaddy deltasındaki köylere ulaşılamadığını ve ölü sayısının yükselmesinden endişe ettiklerini vurgulamışlardı.

 

DİGER HABERLER
MERT CAN tarih 03.05.2008, 18:10 (UTC)
 
 

<-Geri

 1  2 Devam -> 
 
FARKIMIZ SIZ SINIZ CUNKU SIZLER LE DAHA GUZEL BU SITE google7116bcc22840615b.html kizilbel6262.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol