DERSIMLI APOCULAR
DERSİMLİ APOCULAR VE DEVLET |
|
Dersimli Apocular ve Devlet
Hüseyin Dedesoy
"Onlar... ve Biz..., "...onlar diyorlar ki...biz diyoruz ki..." Bu sözleri "Dersimi Yeniden İnşa" etmekle kendini sorumlu ve görevli sayan şahsın ağzında duyuyoruz. .......
Kim acaba onlar dediği kişiler, ne yapmak istiyorla o kişiler diye merakla beklerken, aynı sahnede ve aynı mikrofonda cevabını "büyük" ozanımız veriyor.
"...üç beş kişinin saçma sapan düşünceleri.., sapkın kişiler.."
Bu güne kadar Türkiye sınırları dahilinde veya dışında Dersim’lileri, Dersim’in siyasi şahsiyetlerini, dernek , kurum, kuruluş ve parti mensuplarını, iş yapanlarını, yazarlarını, düşünürlerini, aydınlarını, hangi siyasi partiye mensup olursa olsun, hiç kimse ve asla böyle çirkin bir sıfatla hitap etmemiştir ve edemezdi de…
Ama Apocular bunu yaptırdılar..! Işte, hemde ozanlık ünvanıyla tanınmış ve bilinen Dersimli birine bunu söylettiler.
Eğer bunu söyleyen kişi Dersimli değilde bir başka yerli olsaydı, yer yerinde oynardı o zaman. Dersimliler dünyayı O’ kişinin başına yıkarlardı.. Ama olmadı, yapmadılar, yapamadılar.. Bir kaç ayıplama ve sözden başka kimse bir şey diyemedi. Çünkü söyleten başkası da olsa, söyleyen bir Dersimliydi.
Peki buraya nasıl gelindi, nasıl olurda bu adam Dersimlilere, adı, işi ve konumu bilinen bu şahıslara ve düşüncelerine « sapkın » diye hitap edebiliyor..?
Bunlar Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu-FDG-nin yöneticileri, kurucuları ve yetkilileridir ? Dünya alemin tanıdığı, bildiği saygı ve sevgiyle baktıkları insanlardir. Bazılarının yaptığı gibi paravan, sahte isimlerle kurulan dernek yöneticileride değiller. Binlerce üyesinin bulunduğu Alman hükümeti ve devletinin resmi olarak kabul ettiği bir kurumun yöneticileridir. Bunlara nasıl “uc-beş sapkın” diye biliyor? Bu kinin ve öfkenin altında yatan gerçek sebep ne? Niye bu düşmanlık ve öfke?
Aslında Dersime ve Dersimlilere saldırının startı bir yerlerde daha önce verilmişti. Şimdi oyunun baş aktörleri sahne aldı ve oyun başlatıldı.
Apocuların Dersim üstündeki planları çok eskilere dayanır. Bunun tarihçesini vereceğiz, hangi dönem neler yapıldı ve Devletin Apocuların eliyle Dersimde uyguladığı oyunun perdelerini sırayla ve zamanla açacağız.
Neo-Kemalist Apocular Dersimlileri 1970 li yılların çocukları sanmasınlar artık. Gidenler gitti, çok şükür devlet babalarıyla el-ele verip Dersim de söndürmedikleri ocak bırakmadılar. Malesef Dersim lilerin kökü gelmiyor, Devlet 38 de bu iş denenmişti ama yine başaramamıştı. Türkiyenin dört bir yanına dağılan, sürgün edilmiş Dersimlilerin çocukları eğitimde, işte ve siyasette daha bir üst dalga ve düzeyde geri döndüler. Sol ve Sosyalist hareketlerin en gözdeleri Dersim lilerden çıktı.
1970 lerdeki yükselen bu dalgayı 78 lerde Apocu Provakatörlerle yeniden boynunu büküp boğmaya çalıştılar. 1980’den günümüze süren bu Dersim’i yok etme operasyonu hala devam ediyor. Dersim lileri yerinden yurdundan edip bu defa dünyanın dört bir yanına savurdular. Dersim liler oralarda da tekrar yeniden ayağa kalkmasını bilip kendilerini yeniden var etmesini, en iyi ve en erken becerenlerden oldular. Bugün yanlızca Avrupa da eğitim görmüş, yaşadıkları topluma kısa sürede adapte olmuş, iş, meslek, akademik, sosyal ve siyasal konumları fevkalada iyi ve yerinde olan yeni ve genç bir Dersim’li kuşak yetişiyor. Sanat dünyasında, sosyal bilimlerde; iletişim, medya, sinema , hukuk ve diplomatik konumları yerinde binlerce Dersim’li genç bulunmaktadir. Bu hiçte hesapta olmiyan beklenmedik bir durumdu.
Dersim’i, 38 den günümüze askeri işkal altında tutan devleti de, onun paravan konumunda olan provakatör örgüt ve siyasi çevreleri de rahatsız eden bu durumdur. Asıl amaç ve hedef bunu boğmak ve parçalamaktır. Dersim in ve Dersim lilerin tekrar yeniden dirilişini ve ayağa kalkmasının önüne geçmek istiyorlar, Avrupa da-diyasporadaki oluşturulan bu birliği parçalayıp yok etmek istiyorlar. Tüm gaye ve amaç bu.
Ama Dersimliler artık düşündükleri kadar aptal ve saf değiller. Belki hâla yanına alacakları bir kaç Dersim liyi bula bilirler ama biz dünyayı da biliyoruz, onun kaç bucak olduğunu da öğrendik artık. Yaşadığımız ülkeler malesef demokrasi ve hukukun kuralları dahilinde idare edilen devletlerdir. Bireyin ve insan haklarının ne demek olduğunu çok iyi biliyorlar. Çetelerin ve provakatif paravan örgütlerin hakim olduğu ülkelerde yaşamıyoruz. Dersim lilerin üstüne salmaya çalıştıkları Dersim lilere diyorum „aklınızı başınıza alın, kurbanlık koyun olmaktan vaz geçin, onun bunun oynuna gelip kendi halkınıza ve insanınıza saldırmayın. Başkasına hizmet etmek yakışmaz size…Adam olun...“
“Büyük “ Ozanımız atalarının ve geçmiş köklerinin kültürünü unutmuşa benziyor..Hemde çoktan unutmuşa benziyor. “Sevgili !“ ozanımızın baba tarafı neye dayanır bilmem ama ana tarafı Pilwenkliymiş. Kendi anlattıklarından öğrendiğimiz kadarıyla öyleymiş. Son Dersim gezisinde kendisine eşlik eden Pilwenkli dayısında bahs eder ve ondan çok şey öğrendiğini söyler. Dayısına şunu sormasını öneririm: Bizde kimlere “sapkın” denir acaba.? Bırak birilerine bunu söylemeyi, böyle bir kelime dilimizde dahi yoktur. Eminim bugün senin bu söylediğini duysa o sevgili ananın kanı kurur biliyormusun sevgili ozan bey? Çünkü onun mensubu olduğu Berxecan Ocağının büyük ejdadı ve Piri ölüye can verecek kadar kerametli biriyken, sen tam tersine ölü tellahlığı yapan, insani ilişkilerinde sevgi yerine böyle büyük bir öfke ve kinle büyümüşün. Ama eminim sen Berxecan Ocağının pirlerini de tanımıyorsun, keramet ve hünerlerinin ne olduğunu da bilmiyorsun , belkide hiç öğrenmeyi dahi istememişindir… Eminim. Öyle Değil mi sevgili ozan ?
Sana bu dili ve kültürü öğretenler utansın, ne diyim şimdi . Varsa inancın eğer Xızır seni ejdadından ve ocağından utandırır. Yoksa da kime inanıyorsan onda bulasın... ! Ama suçun büyüğü senden çok, bunu sana söyletenlerdendır. Çünkü onlar Dersim;i böyle bozup kirlettiler, onlar Dersim insanını ve inancını böyle darma dağın edip kardeşi kardeşe, Piri ocağa, Seyidi Dedeye düşman ettirdiler. Jar û Diyarın Topraklarında artık “Onlar ve Biz, onlardamısın- bizdemisin” diye halk böyle yerinde yurdunda ettiler. “Ya bizde olacaksın, yani Apoçu… Ya da onlardan yanasın, yanı devletçi..” diyerek halkı karşı karşıya getirenler ve sana bu terbiyeyi verenler utansın.
Ama onlarda utanacak ne yüz nede öyle bir terbiye vardır…!
3 Haziran Bonn’daki Avrupa Dersim Kültür festivalin de Dersimin pir u pak ruhuyla bakan yeni bir dostla tanıştım. Kitaplarının önünde durmuş süt beyazı giysiler içinde sakin ve sade duruşuyla „merhaba“ dedi. Elini sıktım ve yüzüne baktım, Dersimin temiz ve dürüst yüzü buydu işte, gözlerinde öpesim geldi. Ben ona dair duyduğum kaygılarımı anlatmaya çalışırken O’da endişelerini bana söyledi . «…bunlar çamur insanlar, aman ha dikkat et…, hakaret ve iftiraya kurban gide bilirsin… »
Ne diyelim güzel dostum, herkes aldığı terbiye içinde, sahip olduğu kültürün gereği gibi davranır. Haraç almayı, rüşvet yemeyi, yalan söylemeyi, iftira atmayı, en yakını gibi davranıp bir birini ispiyonlamayı, insanları arkada hançerlemeyi, yoldaşına işkence edip öldürmeyi …kısacası toplumda tüm dönen dolap ve yaşana bilineçek ne kadar kirli iş varsa onu eğitip- öğreten bir itirafçı liderin ahlak ve kültürüyle yetişmiş bu siyasi çevrede ve yapıda her şey beklenir. Onlar da Hamidiye Alaylarında arta kalanların torunlarıdır, lideri o tarihi durmadan hatırlatmıyormu.?
Ama Dersim’in soyluları ve soydaşları, inanç ve ocak sahipleri, Seyidlerinden ve Pirlerinde almış oldukları yüce insanı terbiyeyi bozmadan, sabır ve sükünetle yoluna devam edeceklerdir.
Sevgilerimle