ANA SAYFA



QERGANA DERSİM............ PİR HACI BEKTAŞI VELİ
ZİNİ KATLİAMI GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR!
1938 Dersim Olayları: "Zini" gün yüzüne çıkıyor!
1938 Dersim olayları sırasında Erzincan’a bağlı Kılıçkaya Köyü Zini Gediği’nde kurşuna dizilen ve aynı yere gömülen 95 kişinin kemikleri aşınmayla birlikte gün yüzüne çıkınca katliamda can verenlerin yakınları “Her ölü bedenin bir mezar yerine sahip olma hakkı vardır” diyerek harekete geçti.
Başvuruda, toplu mezarın BM Minnesota Otopsi Protokolü kurallığı gereğince açılması ve otopsiler yapıldıktan sonra cenazelerin ailelere teslimi talep edildi. Ortaya çıkan kemiklerin görüntülerini inceleyen Erzincan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Can Mıhcı inceleme başlattı. Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün konuyu Meclis’e de taşıyacağını açıkladı. Aygün, “Olayda yakınlarını kaybedenler halen ağlıyor. En azından bu insanların acısının dinmesi için bile olsa, toplu mezarın açılarak kemiklerin ailelere teslim edilmesi gerekiyor. Geçen yıl açılan ancak siyasete kurban giden Dersim tartışması yeniden açılmalı. Hükümet Dersim arşivini kamuoyuyla paylaşmalı” açıklaması yaptı.
TORUNLAR BAŞVURDU
Kurşuna dizilenlerden Nuri Akdağ’ın kızı Canpolat Yakar ve Mehmet Kılıçkaya’nın torunu Seyfi Kılıçkaya, toplu mezardan çıkan kemiklerin görüntülerinin olduğu CD ve fotoğraflarla Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu.
UZUN SÜRE GÖMÜLMEDİLER
Başvuru dilekçesinde olay şöyle anlatıldı: “Haklarında herhangi bir arama kararı, herhangi bir suç isnadı olmayan, suç işlediklerine dair bir emare dahi bulunmayan yaklaşık 100 vatandaş (bunların bir kısmı Erzincan’ın çeşitli köylerinden isim isim, diğerleri ise rastgele toplanmıştır) herhangi bir sorgulamaya, ifadeye ve yargılamaya tutulmadan 6 Ağustos 1938’de Zini Gediği’nde topluca kurşuna dizilmiştir. Bölge yasak mıntıka ilan edildiği için ölüler Zini Gediği’nde uzunca bir süre gömülmeden kalmış, yıllar sonra kemikleşen ölülerin bir kısmı aynı yere gömülmüş, bir kısım kemikler ise yine toprağın üzerinde kalmıştır."
ZİNİ KATLİAMI
ZİNİ KATLİAMI
ZİNİ KATLİAMI
ZİNİ KATLİAMI
‘DERSİM TARTIŞILSIN’
Yargı sürecinin başlamasına öncülük eden CHP
gazetehabertürk
Toplu katliamdan günümüze kalan kemikler..
CAN DERGİSİ ÇIKIYOR SPARİŞ ADRES VE TELEFONLARI İÇİN
BİR HATIRLATMA .!!!!!
Fişlenen, sorgulanan, işkence tezgahlarından geçirilen Aleviler,
Alevi mallarına el konuyor
12 Eylül faşist darbesi sadece işçilere, köylülere, aydınlara, devrimcilere fiziki işkence yapmadı; Anadolu’yu insansızlaştırma, köyleri, kasabaları ve taşra kentlerini boşaltma politikasını da hayata geçirdi. 1978/ 79/80 yıllarında özellikle Alevilerin yoğun olarak yaşadığı coğrafyaları hedef alan faşizm, resmi ve sivil tetikçilerine Alevileri katlettirdi. K.Maraş, Sivas, Çorum ve Malatya gibi kentlere köylerden yeni göç etmiş Aleviler, daha kenti tanıma fırsatı bile bulamadan katliamlara uğradılar.
12 Mart ve 12 Eylül Amerikan destekli Askeri faşist darbecileri kente yeni göç eden Alevileri potansiyel tehlike kabul edip, Osmanlı’daki Şeyhülislamların Alevi-Kızılbaşların katli vaciptir türünden fetvaları gibi yazılı belgelere geçirdiler. Kamu personeli alımında özellikle askeri okul ve polis alımlarında Alevilere farklı uygulama yaptılar. Alevi inancına sahip veya o kültürden gelenler devletin güvenlik kuruluşlarında asla isdihdam edilmediler. 12 Eylül darbecilerinin uygulamaya soktuğu GBT(Genel Bilgi Toplama =fişleme) ile Alevi olanların başvuruları ve katıldıkları sınav sonuçları bir şekliyle olumsuz sonuçlandırılıyordu.
12 EYLÜL DARBECİLERİ,
ALEVİSİZ BİR COĞRAFYA YARATTILAR
Fişlenen, sorgulanan, işkence tezgahlarından geçirilen Aleviler, bu Devlet teröründen kaçış yollarını da aradılar. Kimi metropol kentlere kimi de farklı yollardan yurtdışına gitmek zorunda kaldılar. O, çok sevdikleri toprakları arkalarında bırakarak, gönüllü(!) kaçış yollarına düştüler. Aslında bu kaçışa zorlama bu coğrafyada ilk değildi; bu topraklarda ki yaşam ozanın deyişiyle “Havva anamız”dan da önce olduğundan çok acılara tanıklığı vardır. Bu topraklarda egemenlerin zulmü yeni değildi.

Köylerini, kentlerini, yaşanmışlıklarını ve sevdalarını geride bırakan Aleviler yıllar sonra bir de AKP iktidarına tanık oldular. AKP iktidara geldiğinde öncelikleri arasına 2B denilen yasayı aldı. Buna göre “orman olma vasfını yitirmiş alanların özelleştirmesi veya maden arama sahası olarak ilan edilip, maden arama şirketlerine 49 veya 99 yıllığına kiralama adı altında peşkeş çekilmesiydi.
ALEVİ YERLEŞİM BÖLGELERİNDEKİ
KUTSAL ALANLAR TALAN EDİLİYOR
Özellikle köylerde Tapu ve Kadastro uygulamasıyla birlikte, köylülerin ortak kullanımında olan mera gibi yerler “hazine arazisi” konumuna getirildi. Yani köylülerden herhangi birinin değil devletin mülküydü. Bu tescilin ardından hızla ve devletin bilgisi dahilinde olan maden sahaları yandaşlara, kamuoyundan habersiz önce arama sonra da işletme izinleri verilmeye başlandı.
K. Maraş Narlı beldesi ve Dersim’den başladı, Abdal Musa Dergahının bulunduğu Antalya Elmalı Tekke köyünde devam eden bu yağma ve talan, Sivas-Yıldızeli- Çerdiğin(Sarıçal) köyüyle devam ediyor. Yine, Yıldızeli ilçesine bağlı Kaman köyündeki maden suyuna da il özel idaresi el koymuştur.
Çerdiğin köylülerince kutsal dağ AŞILIK, Kayserili bir firma tarafından çevreye de zarar vererek delik deşik ediliyor. Aşılık, Çerdiğin’lilerin kutsalıdır. Çerdiğin’liler bu dağdan ve içindeki çam ve meşe ağaçlarından bir çoban değneği için bir tek dal kırmamış, kesmemiştir. O dağdan Hz. Ali geçmiştir; öyle inanır. Çerdiğin’lilerin ve çevredeki Alevi köylülerin bir tek dalına kıyamadığı orman hoyratça kepçe ve dozerlerle talan edilmektedir . İşletmeci firma yetkilileri de köydeki yaşlılara meydan okumaktadırlar. Zira, onların yaptığı her şey kanuni imiş…
BU ÇIĞLIĞI DUYUN, DUYURUN…
Anadolu’yu Alevisizleştirme /insansızlaştırma politikasına karşı, başta Alevi kurumları, Çevreciler, STK, Basın ve insanım diyen herkes tepki vermelidir. Çerdiğin’lilerin bu sesi ve bu çığlığı duyulsun. Çevre yağmalanması, yandaşlara peşkeş çekilmesi sadece “hat’ta değil bütün sath’tadır”. Herkesi bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz. Kim bilir? Sizler bu satırları okurken, köyünüzdeki orman, akarsu ve dereler birilerine satılmış olabilir… -Kaynak: Rıza Aydoğmuş
FARKLI IRK,FARKLI DİL VE KÜLTÜRLERİ
MUNZUR DAĞLARINDA YÜREĞİM ASILDI
Bizim doğduğumuz topraklarda ateşe su dökülmez! Günahtır: Suyun canı acır bu yüzden ateş toprağa gömülür. Biz ağaçları da kutsal biliriz, taşı toprağı da ............ YAZININ DEVAMI
ŞAMPASA DERESİNDE HESE HAYIR! |
Pülümür ile Bingöl ili Yedisu ilçesi dağlık bölgesinde Sampaşa Deresi üzerine yapılmak istenen Abdalan Regülatörü ve HES halkın katılımı toplantısı dün Pülümür de yapıldı. Zaman zaman tepkilerini sloganlarla dile getiren Dersim halkı adına baraj istemediklerine dair bir bildiride okundu. Açıklama da; "Bingöl ili, Yedisu ilçesi ve Tunceli ili, Pülümür ilçesi sınırlarında, Şampaşa Deresi (Kabayel Çayı) üzerinde Yedisu Enerji Elk.Ürt.Ltd. Şti. tarafından kurulması ve işletilmesi planlanan 15,9 MWe /16,56 MW’m kurulu gücünde ki Proje nin yüklenicisi AK-TEL Mühendislik Ltd. Şti dir. Bizler yapılacak Baraj ve HES’lerin aşağıda belirttiğimiz sonuçlara yol açacağını düşünmekte ve yapılmasına karşı çıkmaktayız. Yapılacak HES ‘ler sonucu tünellerden akacak suyun %90’ı bu mesafe boyunca nehir yatağından akmayacak,özellikle sonbahar ve kış mevsimlerinde su debisinin en alt seviyelere düşmesinden dolayı can suyu dahi bırakılamayacaktır.Can suyu olarak bırakılacak miktar bölgedeki bitki ve hayvan ekosistemini ve yine buna bağlı diğer ekosistemler i ciddi şekilde etkileyecektir.Dolayısıyla Can suyu olarak nitelendirilen su miktarı doğal ekosistemin varlığını, sürekliliğini kısa sürede tüketecektir.Yine Nehrin su akışındaki azalma kara ekosisteminin ve buna bağlı karasal fauna üzerinde ciddi olumsuzluklar yaratacaktır.Yine inşaat sürecinde yaşanacak yıkım ve tahribat kaya ve orman ekosistemlerinin dengesini alt üst edecektir.Açılacak yollar kanallar doğal ortamı bozacak,ormanlara zarar verecektir.Regülatörün yapılacağı alan Milli Park veya ÖBA olarak belirlenmemiş olsa da buralarda bilimsel çalışmalar yapılmamıştır. Dersimde ve yakın bölgemizde yapılan baraj ve HES projeleri sadece bitki ve hayvan ekosistemlerine, doğal Yaban Hayatına değil, tatlı su ekosistemlerinin de bozulmasına neden olacaktır. Boşalacak köylerimiz ve yerinden olacak insanlarımız Barajların yaratacağı diğer bir sosyal trajedidir. Yerinden olacak insanlarımız kültür ve yaşam ortamlarından kopacak ve bir maceranın içine atılacaklardır. Bu proje ile birlikte ilimizde yapılan ve yapılmak istenen baraj-HES sayısı 20 dir.Yapılacak bu projeler ile Dersimde müdahale edilmemiş nehir veya dere kalmayacaktır.Yapılacak her bir Baraj yada HES sadece yapılacak alanı etkilemeyecektir.Neredeyse göle dönüşecek ilimiz toprakları üzerinde yaban hayatı ve bitki çeşitliliği her bir barajdan sonra biraz daha yok oluşa yaklaşacaktır. Baraj ve HES projeleri yerine ekonomik getirisi daha fazla olacak turizm ve üretime dayalı yatırımların yapılması daha anlamlı olacaktır. Yine HES bölgenin FAY hatları üzerinde bulunması deprem riskini de artırmaktadır.İlimizde yaşayan halkımızın ezici çoğunluğunun Baraj ve HES projelerine karşı olduğu gerçekliği de ortadayken Devletin halkın bu istemlerine kulaklarını kapaması Demokratik Kültürümüz açısından da geri bir durumu ifade etmektedir. Bu nedenlerden kaynaklı aşağıda imzası olan biz Tunceli Belediyesi Meclis Üyeleri olarak Belediyemiz adına bu istemimizin oluşturulacak rapor da yer almasını istiyoruz." denildi. Dilekçeler Komisyona Verildi Daha sonra Toplantıya katılanların tamamı ÇED Toplantısı Komisyonu başkanlığına sunulmak üzere topladıkları BARAJ İSTEMEDİKLERİNE VE ABDALAN REGÜLATÖRÜNE KARŞI OLDUKLARINA DAİR yazılı ve imzalı dilekçeleri komisyona teslim ettiler. Halkın protestoları arasında Komisyon üyeleri ilçeyi terk etti. Pülümür, Nazımiye ve Yedisu üçgeninde yer alan Şampaşa (Şampaşa Qeredewren ) köyü 1994 te boşaltılan köylerden biri. Pülümürlü Çarekan ağası Heyder Bey 1870 li yıllarda bu bölge de kendi adına para bastırıp beylik kurduğu yer aynı zamanda. Şampasa deresi üzerinde bir çok ziyaret noktası bulunuyor. Dersim News/Pülümür |
İZMİR DE OTURMA EYLEMİNDEYİZ

Aleviler, zorunlu din dersinin kaldırılması ve AİHM kararlarına uyulması istemiyle İzmir'de 24 saatlik oturma eylemi başlattı.
Alevi Bektaşi Federasyonu İzmir Bileşenleri’nin öncülüğünde gerçekleştirilen eylemde katılımcılar, Cumhuriyet Alanı’ndan Konak Alanı’na dek yürüdü. Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya’nın da destek verdiği grup, “Zorunlu din dersi asimilasyondur, asimilasyon insanlık suçudur”, “eşit yurttaşlık hakkı istiyoruz”, “zorunlu din dersi kaldırılsın” “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları attı.
Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız, 12 Eylül cuntasının getirdiği zorunlu din eğitiminin sadece alevi yurttaşları değil, eşitlik ve özgürlük isteyen insanların çocuklarına da yapılan zulüm olduğunu söyledi. Alevi çocukların ailelerinden, cemevlerinden aldıkları eğitimle, okullarda verilen eğitimin farklı olduğunu kaydeden Balkız, “Çocuklarımız bunalım geçiriyor. Anne babalarından dedelerinden farklı şey, din dersinden farklı şey öğreniyorlar. Bu bir cinayettir. 30 yıldır süren bir zulümdür. Bunun herkes farkında, bir tek Başbakan ve kabinesi farkında değil. Cemevlerinin inanç, kültür merkezleri olarak Başbakanlığa bağlanılsın deniliyor. Biz Başbakan’a bağlanmayız. Bizler, Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaşi Veli ve Hazreti Hüseyin’e bağlıyız” dedi.
İktidarın kendi Kürdünü, solcusunu ve alevisini yaratma peşinde olduğunu belirten Balkız, çakma alevi derneklerini kabul etmediklerini söyledi. Diyanet İşleri Başkanlığı, ilahiyat fakülteleri ve hükümetin alevilere saygı göstermediğini aktaran Balkız, imamların öğretmen yapıldığını, aleviliğin okullarda kötülendiğini belirtti.
Balkız, “İstemlerimizden vazgeçmeyeceğiz. Bizim sunni kardeşlerimizle sorunumuz yok. Onların da bizimle sorunu yok. Gerçekten laik, demokratik bir ülke oluncaya dek mücadelemizi sürdüreceğiz. Cemevlerimize, Başbakanlığın tabelalarını asmayacağız. Boğazlarına kemik takılsa da istemlerimizin peşinde olacağız” diye konuştu. Konuşmaların ardından grup 24 saatlik oturma eylemine geçti.

CUMHURİYET - 20 Kasım 2010
DİYANET ALDI BAŞINI GİDİYOR AKP İKDİDARI DÖNEMİ DİYANETE YARADI
Diyanet İşleri Başkanlığı, camilerin sadece yaz tatilinde değil 12 ay, sadece çocuklara değil herkese Kuran kursu hizmeti vermesi için harekete geçti. Diyanet İşleri Başkanlığı, il müftülüklerine yazı göndererek camilerin aynı zamanda Kuran kursu olarak hizmet vermesini sağlayacak düzenlemelerin yapılmasını istedi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yeni tasarısına göre, yaşı kaç olursa olsun talep eden herkes bu kurslara devam edebilecek. Kurslar yalnızca yaz aylarında değil, tüm yıl boyunca açık olacak. Özellikle de Kuran kursu bulunmayan ya da yetersiz kalan mahallelerdeki camilerin içinde bir bölümün kurs için ayrılması sağlanacak. Bu camilerde imamlar Kuran öğretecek. |
TURKCELL ÖNÜNDE BAZ PROTESTOSU
2009 yılında Dersim’in Pülümür İlçesine bağlı Salördek köyünde “Tüme Xızır”ın bulunduğu yerin yıkılırak baz istasyonu kurulmasına karşı yapılan eylemde Munzur Doğa Aktivistleri adına konuşan Haydar Çetinkaya, Türkcell’in yaptığı hatadan dolayı özür dilemesini, baz istasyonunu sökerek başka bir alana taşımasını ve köylülerin aynı mekanda ibadet edebilecekleri yeni bir yer yapmasını istedi. |
|
|
|
1- Derece derece yükselerek Hakk’a ulasan eksiksiz insan, olgun insan, yetkin insan. 2-Bu insanla temsil edilen en olgun insanlik asamasi. Sudur ve tecelli görüslerine göre, varolan âlemlerin en asagisi olarak algilanan bu dünyaya düsen bir varlik, önce cansiz sey, sonra bitki, hayvan ve insan görüntülerinde ortaya çikarak devrini tamamlamaya çalisir, sonunda, insan-i kâmil durumuna ulasarak Hakk’a kavusur, nasil mutlak varlik’tan çikarak bu tapraga indiyse bu kez de bu topraktan yükselerek aslina varmis olur. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
SEMAH VE CEM
Alevilikte SEMAH |
Alevilerin temel ibadeti olan Cem ayinlerinin ayrilmaz bir parçasi da semah dönmektir. Semah Cemin belli bir asamasinda bağlama esliginde kadin ve erkek canlarin, çalinan ezgiler esliginde birlikte yaptiklari dinsel törenlerdir. Semah dönmek, Cem ayini icinde yapilan 12 HIZMET'ten birisidir. Cem ayini sirasinda törenin bazi bölümlerinde ve özellikle son bölümünde Dede'nin isareti ile kadin ve erkek canlar semaha kalkarlar. |
DERSİM GALASI YAPILDI |
|
Dersim Galası Yapıldı
Dersim News/Mamekiye
Yönetmen Nezahat Gündoğan ın yönetmenliğini yaptığı Dersimin Kayıp Kızları “İki Tutam Saç” belgeselinin Dersim Galası 19 Haziran Cumartesi günü yapıldı.
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Salonu’nda düzenlenen galaya, Yönetmen Nezahat Gündoğan, yapımcı Kazım Gündoğan, Gazeteci Yavuz Semerci, öldürülen Gazeteci Hrant Dink’in Eşi Rakel Dink,Fethiye Çetin, Figen Şakacı, Sabah , Akşam ve Vatan gazetesinden gazeteciler, Belediye Başkanı Edibe Şahin, Hozat Belediye Başkanı Cevdet Konak, Tunceli Sanayi ve Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Cengiz, gazeteciler, evlatlık verilen bir kadın, evlatlık verilenlerin yakınları ile çok sayıda davetli katıldı.
Belgesel gösterimi sırasında duygusal anlar yaşandı. Galay katılan konuklar zaman zaman gözyaşlarına hakim olamadı.
Gösterimin ardından konukları tek tek sahneye çağıran Kazım Gündoğan, “İnsanların ortak acıları var. Dünyanın pek çok yerinde benzer acılar yaşandı ve yaşanmakta. Baktığımızda toplumların kendi acılarıyla yüzleştiğine tanık oluyoruz. Ancak Dersim, 70 yıldır yok sayılan, yasaklanan dünyada eşi az görülür katliamlardan biri. Hala yok sayılıyor; hala gün yüzüne çıkarılmadı. Biz belki bu sürecin tartışılmasında, konuşulmasında küçük de olsa bir mum yaktık. Bu alacakaranlıkta bir mum olabildiysek bundan gurur duyuyoruz. Bu bir başlangıç. Bir sürecin önünü açmak, tartışmak, meşru hale getirelim istedik” şeklinde konuştu.
Yönetmen Nezahat Gündoğan ise; “Dersim yok sayılan, karanlıkta tutulan; konuşulmayan konuşturulmayan tarihsel bir süreçti. Fısıltıyla anlatılıyordu. En azından bugün yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Başka halkların ortak acılarıyla birleşti. Bizler, yaşanmış öyküler ve tanıklıklar üzerinden bu çalışmayı hazırladık. Aklın ve vicdanın yoluyla buluşan bu öykülerle artık kimse Dersim’e dair yaşananları yok sayamıyor. Tarihsel süreçte yaşanan bu katliamın karanlıkta kalan yanlarının açığa çıkarılması için herkesin yapabileceklerini birleştirmesi gerekir. Devletin bu halka yaşanmış katliam nedeniyle büyük bir özür borcu var” dedi.
Hrant Dink’in Eşi Rakel Dink ise yaptığı konuşmada herkesin kendi yarasını iyi bildiğini belirterek, “Bu tür olayları izlerken; düşünürken artık kusasım geliyor. Biz de benzer hikayeler yaşamış toplumuz. Acılar yarıştırılamaz ama şunu çok iyi biliyorum hepinizin de yüreği benim gibi yaralı ve keder dolu. İncil’de bir söz var, der ki kötüler, kötülük düşünmese uykuları gelmez. Maalesef yüzyıllardan beri kan dökülmeye devam ediliyor. Kötüler kötülük yapmaktan, kan dökmekten vazgeçmediler” dedi.
Evlatlık olarak götürülen kız çocukların bakışlarının çok şey anlattığını belirten Rakel Dink, “O bakışlarda keder, acı, şaşkınlık, güvensizlik, ne olacak, niçin soruları saklı. O bakışlar artık sevgi ve şefkat dolu bakışlara dönüşmeli bu ülkede. Bir mahkemede söylemiştim: tövbe, ikrar, özür dilemek. Bu üç kelimede çok şey saklı. İkrar anlamayı, öğrenmeyi, hissetmeyi anlatır. Tövbe, yaptıklarından vazgeçmeyi, özür ise; yaşanan acıları bir nebze de olsa sağaltmayı anlatır” diye konuştu.
Dedelerini Dersim katliamında kaybeden ve katliamdan şans eseri kurtulan bir Dersimlinin çocuğu olan Gazeteci Yavuz Semerci de yaptığı konuşmada, “Ben, ismi Yavuz olan Alevilerin nefret ettiği ismi taşıyan bir Türküm. Bu ülkede analar ağlamasın dendiği zaman babasının ne kadar ağladığına tanık olmuş bir gazeteciyim. Çünkü onun hikayesi vardı” dedi.
Yaşananların yok sayılamayacağını belirten Semerci, “Buraya düşmanca bakamazsınız, buradaki acıları göz ardı edemezsiniz. Buradaki kimlikleri kendi içinizde asimile edemezsiniz. Beni asimile ettiniz ancak ne yaparsam yapayım bir tarafım dönüp bu tarafa getiriyor ne yaparsam yapayım kaçamıyorum buradan. Bu olayları yaşamış insanların çocuğuyum. İnkar edemeyeceğim bir geçmişim var bununla övünüyorum” şeklinde konuştu.
Gazeteci Yavuz Semerci, Dersim’le ilgili hikayesini yazdıktan sonra Gazeteciler Cemiyeti’nden yılın köşe yazarı ödülünü aldığını bunun da aslında Türkiye’deki bakışın değiştiğini gösterdiğini sözlerine ekledi.
Gösterimin ardından katılımcılara kokteyl verildi.20 Haziran Pazar günü ise galaya davet edilen gazeteciler ve konuklarla doğa gezisi yapıldı.
ERZİNCAN’DA DERSİM BULUŞMASI |
|
Dersim News/Erzincan
Erzincan’da yaşayan Dersim’ liler Erzincan Tunceliler Derneği’nin dayanışma gecesinde bir araya geldi.
16 Nisan günü Erzincan Tunceliler Derneğinin düzenlemiş olduğu dayanışma gecesinde ‘’Munzur Onurdur Onuruna Sahip çık’’ ‘’Kerbela’dan Dersim 38’e Maraş’tan Sivas’a Unutma(Xovirameke)’’ pankartları asıldı.
Etkinlik açılış konuşmasıyla başladı. Açılış konuşmasında özellikle son dönemlerde hayata hayatta geçirilen baraj projelerinin asıl amacına vurgu yapılarak amaçlananın aslında Dersim’ i tamamı ile yok etmek olduğu ve bu projenin 38 katliamı, 94 teki zorunlu göçler gibi tehlikeli ve korkunç olduğu vurgulandı.Ardından Dersim Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Özkan Tacer bir konuşma yaptı.Tacer konuşmasında CHP’li Onur Öymen ‘in Dersim katliamı ile ilgili söylediği sözlere değinerek CHP nin temsil ettiği zihniyete vurgu yaptı.
Konuşmasının ardından Dersim Kültür Derneğinin bünyesinde faaliyet yürüten Tiyatro umut sahne aldı. Tiyatro Umut’ un kültürel yozlaşma ve Munzur’da barajları konu alan oyunları beğeni ile izlendi. Etkinlik Grup Hiwda’ nın seslendirdiği ezgilerle sona erdi.


HO VİRA MEKE! | |
![]() Dinu Çhımde Kergane Désim dinu çımde bivi kergane Qewxa aşiru ki kerde ve mane Na undére, qa xuya dina khane Çewres serre de réé, zalımane İyé ke, şi ra u réç ro cı bırnayi Taé ağleru xeveri cıré rusnayi Qolé dere u seré kou texelnayi Feleké ho bé zomet proviarnayi Her het ro ameyi, téver u tépéyi Lıngu bınde mendi dewi, waréyi Cér heté veroji, hem ki zıméyi Zu péya né, hewe ra ki améyi Herhet ro tabur, elayi rusnayi Caé ke, qe nécériyéne qolayi Gureti ke, cıré mevé belayi Kewtira ver ra u réçé ro cı mısnayi Verde ağa u beg u hozonayi Kişti dadıma iyé sare u payi Péro gureti, va ard ro çınayi Meyiti lü u kuzu ré verdayi Rayi cériyayi, bombeyi erjayi Adır, kıle, dü; qomi ro vornayi Werté düyé zéhirén de verdayi Domané soeyi, kokımé héştayi Kewti eskeftu, kou ro remayi Ma u pi domané ho xeneknayi İyé ke wésaniye ver bervayi Taé ki ağwe berdi, viyarnayi Torné Thuji |
google7116bcc22840615b.html